TÜRK DÜNYASI’NDA AHMED CEVAD’IN
KADERİNE (REPRESSİYA) MARUZ KALAN TÜRK MİLLİYETÇİSİ AYDINLAR, YAZARLAR VE ŞAİRLER
Türk Dünyası ülkelerinin 1920’li yıllarda Sovyet işgaline uğramasından sonra yazar, şair, gazeteci ve siyasetçi kimliğiyle öne çıkan aydınlar kuşağı Sovyet sistemine karşı tehdit olarak değerlendirildiler. Bolşevik düzenin ideolojik çemberinde siyasal baskı, tutuklama, işkence ve sürgüne maruz kaldılar. Bu süreçlerde 1928-1927 yıllarında suçlamalarla servetleri ellerinden alınan insanlarda oldu. Ahmed Cevad örneğinde olduğu gibi milli kimliğini korumaya çalışarak Türk tarihi, Türk dili ve Türk edebiyatı alanlarında yazıları, edebî eserleri araştırmaları ile öne çıkan birçok aydın, düşünür, edip ve bilim insanı düzmece iddialarla yargılanarak infaz edildiler. Özellikle 1930’larda şiddet arz eden siyasal baskı, tutuklama, sürgün ve infazlar II. Dünya Savaşı’nın başlamasına kadar devam etti. <> Sovyet düzeninin ideolojik sarmalında milli kimliği koruyarak Türk istiklalini yaşatmaya çalışan yazarlar ve şairler acımasızca yok edildi. Stalin dönemininin geneline yansıyan sürgünler, işkenceler, siyasi suçlamalar ve infazlarla dolu süreç genel akademik literatürde “repressiya” olarak adlandırılır ve bu tek kelime ile dönemin siyaseten sancılı sürecinin genel manzarası verilir. Ülkeler özelinde düşünüldüğünde ideolojik makinenin sebebiyet verdiği kızıl teröre kurban giden çok sayıda aydın, yazar ve şair vardır. Sonraki sayfalarda en belirgin örnekler olarak zikredilen abide şahsiyetlerin zorluklarla dolu geçen yaşam öyküleri, aydınlar kuşağına uygulanan siyasal baskı, tutuklama, sürgünler ve infazların genel manzarasını göstermesi bakımından oldukça önemlidir.
AZERBAYCAN
Hüseyin Cavid (1882-1944)
Türk Dünyası kültür tarihinde yazar, şair ve dramaturg kimliğiyle öne çıkan Hüseyin Cavid, 24 Ekim 1882’de Nahçıvan’da dünyaya geldi. İlk eğitimine aile muhitinde başladıktan sonra Muhammed Taki Sıdkî’nin Mekteb-i Terbiye olarak bilinen ceditçi okulundan mezun oldu. Ardından İstanbul’a gelen Hüseyin Cavid, yüksek öğrenimini Darülfünun Edebiyat Fakültesinde tamamladı. İstanbul’da bulunduğu dönemde Tevfik Fikret ve Abdulhak Hamit gibi Türk edebiyatının önemli isimleri ile tanıştı. Azerbaycan’a döndükten sonra Nahçıvan, Gence ve Tiflis’te öğretmenlik yaptı ve genellikle dramaturji alanında Türklük bilinci temelinde Türk ülkelerini konu edinen piyesler yazdı. Ana, Meral, Şeyda, Şeyh Sanan, Peygamber, Hayyam, Siyavuş, Topal Timur ve benzeri eserler yazarın bu alandaki başlıca yapıtlarıdır.
Azerbaycan Cumhuriyeti’nin 28 Nisan 1920’de Bolşevikler tarafından işgal edilmesinden sonra milli mefkûreli birçok şair ve yazar gibi Hüseyin Cavid de Sovyet totalitarizminin ideolojik baskısına maruz kaldı. Milliyetçilik mefkûresi ve eserlerindeki Türkçülük düşüncesinden dolayı tutuklandı, sorgu sırasında ağır işkencelere maruz kaldı ve 8 yıl mahkûmiyet ile Sibirya’ya sürgüne gönderildi (1939). Sürgündeki ikinci yılında ağır iklim ve çalışma koşullarına dayanamayarak Ahmed Cevad ile aynı tarihte yaşamını kaybetti (5 Aralık 1941).
AZERBAYCAN
Mikail Müşfik (1908-1938)
Şair, tercüman ve pedagog kimliğiyle öne çıkan Mikail Müşfik, 5 Haziran 1908’de Bakü’de dönemin önde gelen aydınlarından Mirza Abdülkadir İsmailzade’nin ailesinde dünyaya geldi. Eğitim hayatının esas aşamasını Bakü Darülmuallimin’inde tamamladıktan sonra Bakü Darülfünununun Dil ve Edebiyat Fakültesinden mezun oldu. 1926’dan itibaren şiirleri çeşitli gazetelerde ve dergilerde yayımlandı. Siyasal gerekçelerle tutuklanana kadar geçen 10 senelik sürede Günün Sesleri, Şiirler, Seher, Benim Dostum, Sındırılan Saz ve Azatlık Destanı gibi şiir kitapları yayımlandı. 1930’ların baskıcı ortamında şairin düşünceleri ve eserleri sert eleştirilere maruz kaldı.

Ahmed Cevad ile aynı tarihte 1937 senesinde Müsavat Fırkasının gençlik teşkilatıyla irtibatta olduğu gerekçe gösterilerek tutuklandı ve ağır işkenceler altında geçen yargılamadan sonra kurşuna dizilerek idam edildi (6 Ocak 1938).
AZERBAYCAN
Ali Abbas Müznib (1883-1938)
Şair, yazar, gazeteci, tercüman kimliğiyle öne çıkan Ali Abbas Müznib, 1883 senesinde Bakü’de doğdu. Medrese eğitimini tamamladıktan sonra gazetecilik faaliyetine başladı ve sırasıyla Beba-yi Emir, Zenbur, Hilal ve Şehab-i Sakib gibi mizah dergilerinin yayın editörü oldu. 1907’den itibaren çeşitli gazetelerde ve dergilerde şiirleri yayımlandı. Gazetelerdeki şiirleri ve köşe yazılarındaki düşünceleri Çarlık düzeni tarafından sakıncalı bulunduğundan tutuklandı ve ömür boyu olmak üzere Sibirya’ya sürgüne gönderildi (1911). Romanovlar sülalesinin 300. yıl dönümü dolayısıyla çıkarılan genel aftan yararlanarak ana vatanı olan Bakü’ye döndü (1913). 1914 senesinde Bakü’de kurduğu Dirlik mecmuasındaki yazıları ile Türkçülük fikrini yaymaya başladı. İfade edilen faaliyetinden dolayı I. Dünya Savaşı yıllarında takibata maruz kaldı ve yayın yönetmeni olduğu mecmua kapatıldı.

Rus ihtilallerini mütakiben Azerbaycan Cumhuriyeti’nin kuruluş sürecinde aktif rol üstlendi ve Maştağa’da oluşturulan gönüllü tabura yazılarak Kafkas İslam Ordusu saflarında Bakü’nün kurtarılması harekâtına katıldı. Hürriyet-i Beşeriye, Sibirya Mektubatı, Muhtasar Enbiya ve İslam Tarihi, Binbaşı Mehmet Tevfik Bey’in Zopası gibi eserler yazarın erken dönem edebi etkinliğinin başlıca yapıtlarıdır. Azerbaycan’ın Bolşevikler tarafından işgalinden sonra diğer milli mefkûreli aydınlar gibi Ali Abbas Münzib de siyasal baskılara maruz kaldı. Milliyetçi ve Türkçü düçüncelerinden dolayı 1937’de tutuklandı, ağır işkence koşullarında yargılandı ve kurşuna dizilerek idam edildi (28 Ağustos 1938)
AZERBAYCAN
Ümmügülsüm (1899-1944)
Resulzade ve Sadıkzade soyadlarıyla da bilinen Ümmügülsüm, Müsavat Fırkası kurucularından Mehmet Ali Resulzade’nin kızkardeşi ve Azerbaycan Milli Şurası Başkanı Mehmet Emin Resulzade’nin amcası kızı olup, 1889 senesinde Bakü köylerinden Novhanı’da doğdu. Yazdığı şiirleri 1908’den itibaren çeşitli gazetelerde ve dergilerde yayımlandı. Azerbaycan milli istiklal hareketi ve Kafkas İslam Ordusunun Bakü harekâtı Ümmügülsüm’ün şiirlerinin başlıca konuları oldu. Türk Ordusuna, Ey Türk Oğlu, Asker Anasına, Yurdumuzun Kahramanlığına ve Yollarını Bekledim başlıklı eserleri Ümmügülsüm’ün en fazla bilinen şiirleridir. Stalin dönemindeki siyasal baskılar çerçevesinde kendisi de bir yazar ve eleştirmen olan eşi Seyid Hüseyin’in 1937’de tutuklanmasından sonra milliyetçi ve vatansever düşünceleri gerekçe gösterilerek Ümmügülsüm de tutuklandı. Ağır koşullarda yargılanmasından sonra 8 yıl sürgün cezasına çarptırıldı ve Sibirya’ya gödnerildi (1937). 1944’te vatanına dönmesine izin verildi ve yerleştiği Şamahı şehrinde kısa süre sonra vefat etti (17 Eylül 1944).
KAZAKİSTAN
Ahmet Baytursunulı (1873-1938)
Kazak dilbiliminin kurucusu, devlet adamı, gazeteci ve şair olan Ahmed Baytursunulı, 28 Ocak 1873 tarihinde Kazakistan’ın Kostanay ili Cangeldin bölgesi Sarıtübek köyünde doğdu. Eğitim sürecini tamamladıktan sonra öğretmenlik yapmaya başlayan Baytursunulı’nın Kazakistan’daki alfabe tartışmaları ve çalışmalarına önemli katkıları olmuştur. Bu konudaki görüşlerini 1926 I. Bakü Türkoloji Kurultayına katılarak alfabe konusundaki görüşlerinin Türkoloji alanında önemli bir yeri vardır. 1928 yılında Kazak Devlet Eğitim Enstitüsü kurulduktan sonra Profesör unvanıyla bu enstitüde çalışmaya başladı. Uzun süreli soruşturmalar, tutuklamalar, sürgünlerden sonra 1937 yılında kurşuna dizilerek idam edildi
KAZAKİSTAN
Mağcan Cumabayulı (1893-1938)
Mağcan Cumabayulı, 28 Ocak 1893 tarihinde Kazakistan’ın Kızılyar şehri yakınlarındaki Bulaev kasabasında dünyaya geldi. Eğitim hayatı sırasında ve sonrasında gazetecilik, öğretmenlik yapmış, yazdığı şiirler ve yazılar aracılığıyla halkı bilinçlendirmeye ve milli kimliği canlı tutmaya yönelik bilinçli bir çabanın içerisinde olmuştur. Bu yönüyle Mağcan, Kazakistan’ın olduğu kadar Türk Dünyasının da yakından tanıdığı isimlerden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Stalin döneminin politikalarının aksine millî kimliği korumayı, yaşatmayı ilke edinen Mağcan Cumabayulı, 1929 yılında tutuklanarak on yıllık sürgün ve hapisle cezalandırılmış, ünlü Rus yazarı Maksim Gorki’nin aracılığıyla cezasını tamamlamadan 1936 yılında serbest bırakılmıştır. Almatı’ya dönen Mağcan’dan Muhtar Avezov’un tutuklanması yönünde bilgiler vermesi istenmiş, bunu kabul etmemesi üzerine de Sovyet karşıtı olmak, Kazak gençlerini silahlı saldırıya yönlendiren şiirler yazmak gibi suçlamalarda bulunulmuş, hakkında herhangi bir karar bulunmamasına rağmen 11 Şubat 1938 tarihinde kurşuna dizilerek idam edilmiştir.

Türk İstiklal Savaşına ithafen yazdığı “Alıstagı Bavırıma (Uzaktaki Kardeşime)” adlı şiiri, Mağcan’ın uzaktaki kardeşlerinin acısını derinden hisseden bir şair olduğunu ve Türklük sevgisinin büyüklüğünü gösteren en önemli örneklerden biridir.
ÖZBEKİSTAN
Abdurauf Abdurrahimoğlu FITRAT (1886-1938)
Abdurauf Fıtrat, 1886 yılında Buhara’da dünyaya gelmiştir. Medrese eğitiminden sonra Terbiye-i Etfal Cemiyeti tarafından 1909 yılında eğitim almak üzere İstanbul’a gönderilmiş ve Darü’l-Fünun’a kaydolmuştur. İlk eserlerini İstanbul’da yazan Fıtrat, 1913’te Buhara’ya döndükten sonra 1917’ye kadar Yaş Buharalılar (Gen. Buharalılar) cemiyetinin liderliğini yapmıştır. Devrinin Ali Şir Nevai’si olarak adlandırılacak kadar önemli ve çok yönlü bir şahsiyet olan Fıtrat, Buhara Halk Sovyet Cumhuriyetinde dışişleri ve eğitim bakanlıkları yapmıştır. Halkı bilinçlendirmek, eğitmek amacıyla ve millî kimliğin korunmasına yönelik eserler vermiştir.

Dönemin diğer aydınları gibi Fıtrat da milliyetçi olmak ve bu çerçevede eserler vermek suçlamasıyla 1937’de tutuklanmış ve 4 Ekim 1938’de kurşuna dizilmiştir. Ailesine nerede olduğu hakkında bilgi verilmemiş, ömür boyu maden ocaklarında çalışma cezasına çarptırıldığı söylenmiştir. Eşi Hikmetay Hanım’ın 1956 yılındaki dilekçesine Fıtrat’ın cezasını çekmekte iken 3 Kasım 1944 tarihinde vefat ettiğine dair gerçekle alakası olmayan bir cevap verilmiştir.
KIRGIZİSTAN
Kasım TINISTANOV (1901-1938)
Kırgız Türkü bilim insanı, Türgolog, devlet adamı, yazar ve şair Kasım Tınıstanov, 1901 yılından Issık-Köl’ün Çırpıktı köyünde dünyaya gelmiştir. İlk eğitimini babasından alan Kasım Tınıstanov, çeşitli kademelerdeki eğitiminden sonra, 1916 yılında Ürkün olayı olarak bilinen büyük Kırgız isyanı ve ardından yaşanan katliamlar üzerine Çin’e göç eden 120 bin kişi arasında yer almıştır. Daha sonra 1924 yılında Taşkent’teki Kazak-Kırgız El Agartuu Enstitüsünde eğitimini tamamlamıştır. Kırgız yazı dilinin temelini atan öncülerden biri olan Tınıstanov, 1926-1925 yılları arasında Akademi Merkezi yöneticiliği ve 1930-1927 yılları arasında da eğitim bakanlığı yapmış, 1932 yılında Doçent, 1936 yılında da Profesör olmuştur.

Kasım Tınıstanov, daha genç yaşlarından itibaren Manas Destanının yayımlanması gerektiğini teklif eder. Bu teklif üzerine Törekul Aytmatov, Manasa Destanı yayın komisyonunun başına getirilir. Kırgız kimliği, tarihi ve folkloru için büyük öneme sahip olan Manas Destanı, Sovyet yönetimi tarafından sakıncalı ilan edilmiş, destanı yayınlamaya çalışan bilim insanları ve aydınlar çeşitli cezalara çarptırılmışlardır. Özellikle Kasım Tınıstanov, bir piyesinde Manas Destanındaki bir olayı aktarması üzerine milliyetçilik suçlaması ile tutuklanmıştır. Daha sonra Törekul Aytmatov da tutuklanmıştır. Kasım Tınıstanov, 5 Kasım 1938 tarihinde kurşuna dizilmiştir. Tınıstanov ile birlikte kendilerinden haber alınamayan 137 aydının kurşunlanarak öldürüldükleri Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra 1991 yılından sonra öğrenilmiştir.
KIRIM
Bekir Sıtkı Çobanzade (1893-1937)
Türkolog, dilbilimci, edebiyat araştırmacısı ve şair olan Bekir Sıtkı Çobanzade, 15 Mayıs 1893 tarihinde Kırım’ın Karasubazar kasabasına bağlı Argın köyünde dünyaya geldi. Karasubazar’da ilk eğitimine başlayan Çobanzade, İstanbul’da eğitim alan Yusuf Ziya’nın Akmescid’de açtığı rüştiyede eğitimini tamamladı. Bu eğitim sırasındaki başarısı nedeniyle Karasubazar Cemiyyet-i Hayriyyesi tarafından İstanbul’a gönderildi ve Kırım Talebe Cemiyetinin yardımıyla kaydolduğu Galatasaray Sultanisinden 1914’te mezun oldu. Daha sonra Macaristan’a giden Çobanzade, Budapeşte’de tarih ve filoloji alanında eğitim aldı ve doktorasını 1919’da tamamladı ve 1920’de Kırım’a döndü.

Akmescit’te bulunan milli fırkaya katılan ve başkanlığını yürüten Çobanzade, aynı zamanda pedagoji enstitülerinde ve Kırım Üniversitesi, Edebiyat Fakültesinde dersler verdi. 1922’de profesör oldu. Azerbaycan’ın ihtiyaç duyduğu kadroların yetiştirilmesi amacıyla yapılan daveti kabul ederek Bakü’ye gitti ve Bakü Üniversitesinde dersler verdi. 1926 Bakü Türkoloji Kongresinin düzenlenmesinde aktif görev aldı. Bakü’de bulunduğu dönemde Özbekistan’a da giderek Türk lehçeleri üzerine dersler verdi.

Kırım’dan İstanbul’a, Macaristan’a, Azerbaycan’a ve Özbekistan’a geniş bir alanda edindiği tecrübe ve Kırım’ın bağımsızlığı için yaptığı mücadele, yazılarındaki ve bilimsel araştırmalarındaki görüşleri nedeniyle devrin diğer aydınları gibi Çobanzade de takibe uğrar. 1930’lardan itibaren yoğun baskı ve sindirme çabalarına rağmen bilimsel çalışmalarına devam eden Çobanzade, 1937 yılında defalarca sorgulanır, işkencelere maruz kalır. 13 Ekim 1937’de kurşuna dizilerek idam edilmiştir.
TATARİSTAN
Galimcan İbrahimov (1887-1938)
Yazar, bilim adamı ve siyasetçi Galimcan İbrahimov, 12 Mart 1887 tarihinde Ufa şehrinin Sterlitama kazasına bağlı bir Tatar köyü olan Soltanmorad’da dünyaya geldi. İmam olan babasından aldığı ilk eğitimden sonra Keşekli köyü medresesinde eğitim aldı ve Rusça öğrendi. 1898’de Orenburg’a medrese eğitimi için giden Galimcan İbrahimov, ilerici görüşleri ve öğrenci ayaklanmasına katıldığı için okuldan kovuldu. 1908’de Ufa’daki Galiye medresesine kaydoldu. 1909’da üniversite eğitimi için Kazan’a geldi, ancak bu hedefine ulaşamadı. 1912’de Kiev’de bulunduğu dönemde Çar aleyhtarı çalışmalara katıldığı gerekçesiyle tutuklandı ve 1917 Bolşevik devriminden sonra hapisten çıkarak Kazan’a döndü. Galimcan İbrahimov, çok sayıda nitelikli edebî eser yanında, tarih ve dil alanında yaptığı bilimsel çalışmaları ile de dönemin önemli Tatar aydınlarından biri olarak dikkati çekmektedir. Tatar kültürünün Ruslaştırılmasına karşı çıkmış ve bu konuda yaptığı yayınlar nedeniyle 1927’de Komünist Partinin özel bir kararıyla kınanmıştır. Tatar milli kimliğinin ve kültürünün korunması konusundaki hassasiyeti ve Türk dili üzerine görüşleri nedeniyle 1937 yılında tutuklamıştır. Galimcan İbrahimov, 21 Ocak 1938 tarihine Kazan hapishanesinde vefat etmiştir. Tatar edebiyatının bu büyük isminin mezarının yeri kesin olarak bilinmemektedir.
SONUÇ
 
Sonuç olarak Sovyetler Birliği döneminde uygulanan baskı politikalarının toplumda yarattığı kolektif korkunun aşılmasında; ilk olarak kalemleriyle yetinilmeyen durumlarda ise canlarıyla mücadele eden bu aydınlar Türk Dünyası’nın günümüzdeki birliği noktasında çok önemli bir merhaleyi oluşturmuşlardır. Ahmed Cevad’ın ortaya koyduğu fikir; Ziya Gökalp’in Turan ülküsünü ve bu ülkü adına faaliyetlerini fiilen “Çırpınırdın Karadeniz” , “Göy Göl” gibi eserleri kaleme almasıyla somutlaşmıştır. Ahmed Cevad’ın şahsında Azerbaycan Türklüğü özelinde sembolleşen ilk meşale yine onun duygudaşlığında ve fikriyatındaki Türk milliyetçisi aydınlar tarafından devam ettirilmektedir. Bugün Türk coğrafyasında yaşayan bizlere düşen görev ise ilimle irfanın birlikteliğiyle medeniyet ufkunda yeni bir güneş gibi doğmak adına Ahmed Cevad’ların manevi mirası üzerinde yol almaktır. Ahmed Cevad ve onun izini takip eden aydınlar tarihin kendilerine verdiği sorumluluğu yerine getirmişlerdir. Adını taşıyan bu enstitü ile birlikte bedelini canlarıyla ödedikleri bu büyük mücadele Türk Milleti’nin yeni nesillerine aktarılacak ve kesintisiz devam edecektir.